SÜLEYMANİYE KÜLLİYESİ HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME
SÜLEYMANİYE KÜLLİYESİ HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME
Kanuni Sultan Süleyman’ın ve Mimar Sinan’ın yani devrin en güçlü padişahı ve bir mimari dehanın birleşimiydi Süleymaniye Külliyesi. Bu külliye oluşturduğu yapı elemanlarıyla adeta bir şehir niteliğindedir. İçinde barındırdığı camisi, farklı alanlarda eğitim veren medreseleri, sıbyan mektebi, aşevi, tabhanesi, darüşşifası, hamamı, dükkanları, çeşmesi, Kanuni’nin, Hürrem Sultan’ın ve Pir’i Mimaran Sinan’ın türbeleri bir arada toplanmıştır. Külliye elemanları birbirine sokak örgüleri ile bağlanmıştır. Bu yapı ‘’Bin Kubbeli Külliye’’ olarak da tanınmaktadır. Ayrıca bu muhteşem külliye sadece ihtişamıyla, gizemleriyle ve sırlarıyla değil hikayeleriyle de tanınır.
Kanuni bir gün rüyasında Peygamber Efendimiz’i (s.a.s.) görür ve ona bir cami yaptırmasını söyler. Hatta nerede olacağını, mihrabın ve minberin yerlerini göstererek anlatır. Sultan rüyayı Sinan’a anlatırken bakar ki Mimarbaşı tebessüm ediyor. Kanuni neden güldüğünü sorunca, Sinan’da mihrabın ve minberini yerini gösteriyor. Kanuni şaşırınca Sinan’da, o sıra da iki adım arkanızda tebessümle sizi dinliyordum diye ekliyor. Bu gibi bir çok hikayeye de ev sahipliği yapan külliyenin İstanbul’un neredeyse her yerinden görünen muhteşem camisi vardır. Eğimli bir arazi olduğu için Mimar Sinan, camiyi yüksek olan kısma yerleştirmiş. Bu sebeple yukarı çıkıldıkça daralan anıtsal bir görüntüsü vardır.
Konum olarak İstanbul’un Fatih
ilçesinde Süleymaniye Mahallesi’nde, yedi tepeden biri olan Sarayburnu’nda yer
alır. Bir yandan Boğaz’a diğer yandan Haliç’e komşudur. Evliya Çelebi bu yapı
için Belgrad, Malta ve Rodos fetihlerinin gelirleriyle yapıldığını aktarmıştır.
Mimar Sinan’ın kalfalık eserim
dediği bu muhteşem külliyenin inşaatı büyük bir alanı kaplamış ve mimarlık tarihinin en büyük şantiye
organizasyonu kullanılmıştır. Osmanlı döneminin en büyük imar faaliyeti olmuştur.
Yapı 1550-1557 yılları arasında yapılmıştır. Mimar Sinan temeli attıktan sonra
uzunca bir süre temelin oturması için beklemiş. Bu sırada İran şahı Şah
Tahmasb, ''gücünüz yetmiyor inşaatı bitiremiyorsunuz galiba'' diyerek sandıklar
dolusu mücevher gönderiyor. Bu hareketine çok kızan Kanuni, Mimar Sinan’ı
çağırıp bu mücevherleri toz haline getirip o anda yapılan minarenin harcına
katmasını istiyor. Bugün o minare Cevher Minare olarak anılmaktadır.
Külliyenin iç ve dış olmak
üzere iki avlusu vardır. Dış avluda
diğer yapılar U şeklinde cami yapısının etrafını kuşatmıştır. İç avluda cami
yer alır ve sivri kemerli ve revaklı avluya üç girişten ulaşılır. Ortadaki
büyük kapının üzerindeki işçilik
Selçuklunun devamı gibidir. Yukarı bakıldığındaysa minareler dua eder gibidir.
Tıpkı şairin dediği gibi ;
Sütunu
kıyamdır, kemeri rüku, minareleri her haliyle dua
Biz açarken iki avucumuzu
O, bizim için dört eliyle dua!
Taç kapıdan girildiğinde yerde
daire şeklinde bir porfir taşı ve yine aynı taştan yapılmış olan iki sütun yer
alır. Bu taşlar Romalıların kutsal taşlarıdır. Avlunun ortasında birde şadırvan bulunur fakat bu şadırvan klasik model bir şadırvan değildir. Dikdörtgen bir sanduka gibidir.
Mermer malzemeli olan şadırvanın üzeri kapalı yanları ise aynalı kemerlidir. Bu
kemerlerin içi dantela gibi işlenmiş ve içeriyi göstermektedir. Buradaki en
önemli özellik iç kısmındadır. Sinan fıskiyeleri aşağıya değil tavana
yerleştirmiştir. Geometrik şekilli mermer fıskiyelerden su damlar ve yazın
serin olmasını sağlar.
(Fotoğraf- Samet Egesoy)
Revaklı, kemerli avludan son cemaat
yerine geçerken ortada bulunan kemer yükseltilmiş daha ferah bir görünüm
sağlanmıştır. Cami kütlesi ile avlunun birleştiği köşelerde iki adet üç şerefeli
minare, kuzeyde bulunan iki köşede ise iki adet iki şerefeli minare
bulunmaktadır. Toplamda 4 minareli ve 10 şerefeli bir camidir. Söylenenlere
göre dört minareli olmasının sebebi Kanuni’nin fetihten sonra tahta geçen
dördüncü padişah olması, on şerefeli olmasının sebebiyse Osmanlının onuncu
padişahı olmasıdır.
Caminin doğu ve batı taraflarına
üçer kubbe eklenmiş ve yine bu cephelere galeriler eklenmiş buralara da
abdesthane yapılmıştır. Cami, dış kütle olarak tamamen üst yapı elemanlarını
yansıtmaktadır. Ana kütle kesme taş malzemeliyken kubbeler tuğladandır. Kubbe
ağırlık kuleleri ve payandalarla desteklenmiştir.
HARİM
Harim mekanına gelindiğinde kareye
yakın dikdörtgen planlıdır. Merkezi kubbede daha üst seviyeye ulaşılmıştır.
Kubbenin çapı 25,5, m yerden yüksekliği 53m’dir. Ana kubbeyi yarım kubbelerle
onları ise çeyrek kubbelerle desteklemiş ve ağırlığı azaltmıştır. Bu devasa
kubbeyi dört adet fil ayağı taşır ve dört büyük kemere oturtulmuştur. Bu büyük
fil ayaklarının daha zarif görünmesi için üzerine nişler açılmıştır. Ayrıca kubbe altında dört adet somaki mermer
sütun bulunmaktadır. Bu sütunlar imparatorluk topraklarının farklı
bölgelerinden getirilmiştir. Sütun başlıkları mukarnaslıdır. (Burada amaçlanan
bölüntüsüz tek bir mekan oluşturmaktı.)
Süleymaniye Camii Harim bölümü (F: Kültür Portalı)
Harim mekanında ki süslemeler ;
kemerler kırmızı-beyaz şeritlidir. Kalem işi süslemeler, kubbe içinde tezhip
ile birlikte yazılmış ayetler, rozetlerin içinde yer alan Allah (C.C),
Muhammed(S.A.S) isimleri ile dört halifenin isimleri yazılıdır.
Yapıdaki vaiz kürsüsü ve abanoz kapılar ahşap
işçiliğinin en güzel örneklerindendir.
Ayrıca harim kısmında çocuklar için
yapılmış küçük mahfiller bulunmaktadır.
Hünkar mahfilindeki kapı ceviz
ağacından sedef kakmalıdır.
Kubbe: Kubbesi gök kubbeyi andırmaktadır. Kubbe içinde Fatır Suresi 41. ayeti celi sülüs ile yazılmıştır. Zemin rengi petrol mavisi; hatlar ise altın varaktır. Daire şeklindeki kompozisyonun orta kısmında dikey harflerin uzatılmasıyla meydana getirilmiş zengin bir geometrik örgü yer alır.
Mimar Sinan kubbeleri çift kubbe olarak tasarlamıştır. Ana kubbeye 64 küpü içi boş şekilde yerleştirerek sesin yankılanmasını ve havada daha fazla kalmasını sağlamıştır. Bu sistemi uygulamadan önce nargile de su fokurdattığı ve bu şekilde tamamladığı bilinmektedir.
Zeminde ise akustiği ayarlamak için
yer yer tuğlalardan boşluk bırakmıştır.
Pencereler: Yapıyı 138 pencere
aydınlatmaktadır. Kubbe kasnağına duvarlara bir çok yere pencereler
yerleştirilmiştir. Pencerelerden giren ışık ve revzenli pencerelerin yansıttığı
renk şölenleri yapıyı daha ihtişamlı kılıyor. Bakıldığında sade gibi görünse de
etkileyici bir mimariye sahip. Çünkü Mimar Sinan süslemenin mimariyi geçmesini
istemiyor ve bu denli altın orana uygun eserler tasarlıyordu.
Aydınlatma: Yapıyı aydınlatan bir diğer kaynaksa kandiller ve mihrabın iki yanında bulunan büyük mumlardı. Bu kandillerden çıkan is için giriş kapısının üzerinde bir oda ayarlanmış ve isler burada toplanmıştır. Daha sonra bu islerle en kaliteli mürekkep yapılmış fermanlarda, resmi yazışmalarda kullanılmıştır. Bu mürekkebin özelliği su deyince akmaması. Yine kandillerin arasına deve kuşu yumurtası yerleştirilmiştir. Bunun sebebi ise yumurtanın içindeki sıvı kuruyunca kötü bir koku yayıyor ancak bu koku insanlar tarafından hissedilmiyor ve haşera ve örümcekler kokuyu alınca gelmiyor.
Mihrap: Mihrabın üzerinde dıştan filgözü içten revzenlerle donatılan pencereler yer almaktadır. Mermerden yapılan sade mihrap İznik çinilerinin arasında kalmıştır. Çinilerin üzerinde Kur’an-ı Kerimden Nur Suresinden bir ayet yer almaktadır; ‘’Allah göklerin ve yerin nurudur’’ yazmaktadır.
(Fotoğraf: Furkan Al)
Minber: Mermer
malzemelidir ve mermer oymacılığının en güzel örneklerindendir.
(Fotoğraf: Mustafa Cambaz)
Külliyenin Diğer Bölümleri
Süleymaniye
haziresi mihrap duvarından başlayıp güneye doğru genişlemiştir. Burası önceleri
Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan Türbesi’ni kuşatırken daha sonra
hazireye dönüşmüştür.
Kanuni
Sultan Süleyman’ın Türbesi: Sekizgen planlı bir türbedir. Dışa doğru genişleyen
bir revak uygulaması vardır. Gövdesinin üst tarafında üçlü pencere grupları
vardır. Sekiz sütuna oturan revakı ile iç kısma geçilir. Kubbedeki zengin kalem
işlerinin yanında dönemin klasik çinileri ve renkli taş işçiliği tezyinatı
oluşturmuştur. Kapısı ise sedef ve fiş dişi kakmalıdır.
Hürrem
Sultan Türbesi ise haziredeki küçük sekizgen planlı türbedir.
Mimar
Sinan Türbesi ve Sebili: Sinan iki sokağı ayıran bir sebil yaptırmıştır.
Sebilin arkasına da türbesi yapılmıştır. Külliyeye bağlı bir yerdedir.
Sıbyan
mektebi bulunur. Medreseleri ise kubbe örtülü odalara sahiptir. Evvel ve Sani
medreseleri bugün Süleymaniye Kütüphanesi olarak hizmet vermektedir. Diğer
medreseler ise Salis, Rabi(Mülazimler) , Darülhadis Medresesi ve Tıp Medresesi
bulunmaktadır. Darülkurra, Darüşşifa, tabhane, kervansaray, hamam, çarşı ve
dükkanlar, çeşme ve Süleymaniye su yolu külliyenin yapı elemanlarındandır.
YARARLANDIĞIM KAYNAKLARI
Ders Notları
İslam Ansiklopedisi, Süleymaniye Külliyesi